HOŞGELDİNİZ

MERAKLI ÇOCUĞA HOŞGELDİNİZ??

9 Nisan 2012 Pazartesi

Yemen Türküsünün Anlamı

Asırların vadesinde pekişmiş millî üslûbunu ve medeniyetini kurmuş  olan muazzez milletimizin tarihî kudretini, alınyazısını ve trajedisini bir türkü ile de anlamak mümkündür. Bu milletin uzak diyarlardaki arka bahçesi olan milletdaşları için ne büyük fedakârlıklar yaptığını, din ü devlet üzere inşa ettiği irfan medeniyeti için nasıl bir acılara, gurbete, yokluklara gark olduğunu, dönülmesinin mümkünü olmayan savaşlarda ana, baba, eş ve evlat hasretleriyle yanıp kavrulduğunu, en az üç neslin, 93 Harbi’nden Birinci Cihan Harbi’ne kadar hep bu acı yüklü imtihan berzahında mücadele ettiğini ancak bir türkü ölümsüz bir şekilde kalplere ve hafızalara nakşedebilir. 
Bu türkü ki, bu âlî milletin, devlet, vatan, gurbet, fedakârlık anlayışını ciltler dolusu kitaplardan daha iyi ifade etmektedir. Bu amansız acı ve hasret yüklü türkü Yemen Türküsü’dür. “Havada bulut yok bu ne dumandır / Mahlede ölüm yok bu ne şivendir / Şu Yemen elleri ne de yamandır.” 
Türküler Anadolu’nun iç romanını yapar 
Ahmet Hamdi Tanpınar da zamanında böyle düşünmüş: “Yemen Türküsü  ile ona benzer türküler Anadolu’nun iç romanını yaparlar”  demişti.   
Bu türkü ve bu millet, et-tırnak misâli, yürek dili bakımından birbirinin ayrılmaz parçaları, birbirine hüzün ve sayha ile bağlılığının aynası olmuşlardır: “Kışlanın önünde redif sesi var / Bakın çantasında acep nesi var / Bir çift potini ile bir de fesi var.” 
Yemen, Maraş’tan da çok şehit almıştı inkıraz ve hüzün çeken toprağına. Yemen’de ölen oğlu için ağıt yakan bir Maraşlı ananın türkülerin en acılısı olan sayhasına kulak verelim: “Anam gel yanıma otur / Elini yarama yatır / El kızına bel bağlama / Yavruyu yanına yatır.” 
Şehidin söyledikleri daha yakıcı. Sılada yetim kalan yavrusunu dul kalan eşine dahi güvenmeyip, anasına: “El kızına bel bağlama / Yavruyu yanına yatır” diyor. Arkası var ağıdın: “Evimizin önü arpa / Biçemedim sele sepe / Tez gel Mehmed’im tez gel / Gelinin arkanda körpe.” Maraşlı Yemen şehidinin anası, evdeki işlerin erkeksiz, ağasız olamayacağına yanıp yakılıyor. Bir umutla: “Tez gel Mehmed’im tez gel” diye dua ve temenni ediyor. Ana, oğlunun Yemen’e gidişini de tasvir eder: “Küçük Maraş büyük Maraş / Ulaş mavi donlum ulaş / Ağzı başa davul mu tutar / Yemen’de tutuldu güreş.”
         
Yemen! İnkırazın adı 
Âh, Yemen’de, askerlik gurbetlerinde evlâtlarını şehit veren Maraşlı analar! 
Maraşlılar savaş gurbetlerinde yitip şehit olan askerine çokça ağıt yakmıştı: “Tabur tabur karşıları / Talim eder binbaşıları / Yağup yağmur gün değince / Yatan şehitleri ıslar / Üç oğlum var üç taburda / Silahlar dolu kuburda / Aman sabır eyle oğlum / Çok keramet var sabırda / Bir kurt dadandı desteme / Bir oğlan düştü hisseme / Kağat yazar tel çekerem / Sadırazam Şüyhülislâm’a.” 
O Yemen ki, ecdadımızın yüreklerini dağlamış, mazlum insanımıza figan ettirmişti Yemen ağıtıyla: “Yemen yolu çukurdandır / Karavanam bakırdandır / Zenginimiz bedel verir / Askerimiz fakirdendir.” 
 
Hüzünlü  tarihimizde bir inkırazın adıdır şu Yemen Harpleri. Tarihimiz cihetinden Yemen, devlet bünyesindeki inkırazın kabız hâliydi. İnkırazlı bir imtihandı. Milletin, hesap yapmadan sefere çıkışının adıdır Yemen çölleri. İnkıraz yazılı bir mukadderatın firaka, acıya, mihnete, hasrete ve ölüme dönüşün takvimidir Yemen seferleri. Yemen, uzaktaki bir arka bahçeyken inkıraz yurduna dönmüştü. Sonunda Anadolu’da bir türküyle yakıp kavuran ağıta dönüşecekti. Arkalarında bıraktıkları ana, baba, eş ve yetim evlatlarının gözyaşlarına rağmen şol Yemen’de can veren Mehmet’le Memiş hesapsız millet sevdasından dolayı yayan yapıldak sefer eylemişlerdi acı Yemen’e. Türküler “gitme Yemen’e Yemen’e / Yemen sıcak dayanaman” dese de devlet ve milletin izzeti için, gidip de dönmemek, dönüp de görmemek üzere sebil oldular Yemen’e.  
Anadolu’nun kalbinin sökün edişidir Yemen Türküsü
İnkırazla çökmüş acılı bir ruhumuzdur, ciğerimizin yanışıdır Yemen Türküsü. Anadolu’nun kalbinin kopuşu, sökün edişidir; bir dünya kıyametidir, ıstırapla yoğruluşun, arkadan hançerlenişin, gurbet derdiyle kahroluşun ateşten bir destanıdır Yemen Türküsü. Ana, baba, evlat hasretlerinin semayı kaplayıp da hüzünlü bir rahmet yağmuru gibi Anadolu’yu bir baştan bir başa gözyaşlarıyla suladığı bir tarihtir Yemen kıyamının türküsü. Müdafaa tarihimizin en yaman bir cüzünü dile getirir bu yaman türkümüz. Millet bünyemizi saran bir ince hastalık, bir verem olmadı mı Yemen Türküleri?  Âli milletin üç nesil askerini şehit alan bir mahşer meydanıdır Yemen ağıtlarının söyledikleri.
        
Mehmetler, Memişler adına “sûr”un çalınışıydı Yemen Harbi için yakılmış türküler. Yeni silkinişlerin acılı tarihi oldu Yemen Türküsü. Şeâmetli bir zamandı Yemen Türkülerinin söylendiği zamanlar. Muhteşem medeniyetlerini kurtarmak üzere ülkesinin son hudutlarına kadar dualarla, türkülerle yollanmışlardı. “Mızıka çalındı düğün mü sandın / Al yeşil bayrağı gelin mi sandın / Yemen’e gideni gelir mi sandın / Dön gel ağam, dön gel dayanamirem / Uyku gaflet basmış uyanamirem / Ağam öldüğüne inanamirem...”
       
Her gidilen cephe, şehit verilen bir vatan parçasıydı. Ama bir yer vardı ki, orası acı, hasret ve şehit çeken, gidenin gelmediği, havada bulut yokken hüzün dumanlarının göğü sardığı, mahlede ölüm yokken yüreklere şivenin düştüğü, adına türkülerin yakıldığı Yemen’di. Şehitleri sinesinde toplayan yaman bir yerdi. Anadolu ve Rumeli’den üç tertip askeri alıp da geri göndermeyen işte bu türkülerdeki “zalım Yemen”di. “Ah o Yemen’dir gülü çemendir / Giden gelmiyor acep nedendir.”
          
“Kitaplarda değil türkülerde ara Yemen’i” 
Yemen Türküsü’nün anlattığı dertli yüreğimize B. Rahmi Eyüpoğlu’da mısralarıyla katılmış: “Kitaplarda değil türkülerde ara Yemen’i / Öleni, kalanı, gidip gelmeyeni / Ben türkülerden aldım haberi / Ah bu türküler hilesiz hurdasız.”  
        
Milletin zürriyetine musallat olan, aldığını geri vermeyen ve verdiğini de yarım gönderen acılı Yemen  diyarının türküsü  bu milletin ağıtlı bir imtihanıydı. “Alnında parıldar kaşı / Ağzında ışıldar dişi / Ben getirdim iki oğlum / Birini bana ver yüzbaşım.”
        
Öyle ki, Yemen’e sülüsü çıkan askerin baba ocağına ateş düşmüş gibi olurdu. Hanelerde erkek evlâdın nesli bitiyordu. Bu acılı yüreklerin mâşerî acısını Yemen Türküsünün nağmeleriyle yüreğimize çekebiliyoruz ancak. “Yemen bizim neyimize / Şiven düştü evimize / Bak yavrular yetim kaldı / Güvenmeyin beyinize.”
        
İşte Yemen’e böyle bir hâl ile gitmişlerdi ceddimiz. “Nanay yavrum” diyerek, “Zalım Yemen” diyerek. Fakat gitmişlerdi, kalbini ve inancını kavî tutarak. En nihayetinde Yemen mihneti Yemen Türküsüne dönüşerek Anadolu semasında dolaşan ağıt olmuş ve milletin inkıraz sonrası ıstıraplı bir yeniden dirilişine vesile olmuştu: “Ağamı yolladım Yemen eline / Çifte tabancalar takmış beline / Ayrılmak olur mu taze geline.”
        
Yemen Türküsü, o hüzünlü seferlerden bu yana millî-içtimaî ıstıraplarımızın, âh’ı göklere ulaşan gurbet ve hasret duygularımızın, milletin âzâlarından koparılışımızın sembolü hâline gelmişti. Milletin ferdî ve içtimaî kişiliğinin savaş ve gurbet atmosferinde yaşadığı acılı hasreti, yüreğinin âvâzı ve figanları bu türküde toplanmıştı. “Burası Huş’tur yolu yokuştur / Giden gelmiyor acep ne iştir.”  
Türküler millî kudsiyeti haizdir  
Bu milletin tarihî ve içtimaî derûnunu ifade eden türküler millî kudsiyeti haizdir. Her kafa ile her yerde söylenmesine müsaade edilmemeli ve milletin mâzideki yürek asaletinin sembolü sayılarak “Millet Türküleri” adı altında muhafaza altına alınmalıdır.  
Yemen Türküsü, cümleten gurbete ve şehitliğe akan milletimizin acıyla yoğruluş ve “diriliş” türküsüdür. Bu türkünün mânasına ve fikrine uygun düşmeyen kişiler tarafından gayr-ı yerlerde ağza alınmamalıdır. Millî mefâhire aykırı davranan sanatçılar tarafından icra edilmesine yasak konmalıdır. Çünkü Yemen Türküsü, diliyle yaşattığı bir ruhu ve mânası vardır. Bazı türkülerimiz gibi Yemen Türküsü de milletimizin ruhuna ve yanık gönlüne hitap ediyor. Dahası Yemen Türküsü ana, baba, evlat ve dul gelinlerin, yani cümle milletin sadâkat dolu gözyaşlarının nağmelenmiş hâlidir. 
 
İnkırazla imtihan olduktan sonra yeniden “dirilişe” hamle yapan bir millet oluşumuzun hikâyesini, destanını tegannî eden ve kitabeleştiren Yemen Türküsü’nü kurtaralım. 

Hiç yorum yok: